Sessiz
New member
Füruzan’ın Eserinde Kadın ve Erkek Bakış Açılarının Çatışması
Bir arkadaşım geçtiğimiz günlerde Füruzan’ın “Parasız Yatılı” adlı kitabını okumamı önerdi. Başlangıçta, adını sıkça duyduğum, ama içeriğine dair pek fazla bir bilgim olmayan bu eseri okuyup okumama konusunda kararsızdım. Ama bir şekilde o gün, bir köşe yazısına göz atarken, Füruzan’ın toplumun içinden kadın ve erkek karakterler aracılığıyla insan ruhunu nasıl derinlemesine işlediğini fark ettim. O an fark ettim ki, hepimizin zihninde bir kadın ve bir erkek nasıl düşünür, hangi bakış açılarından olaylara yaklaşır soruları var ve Füruzan’ın eserinde bu sorunun cevabı oldukça çarpıcı.
Bu yazıda, Füruzan’ın eserini farklı bakış açılarıyla incelemeye çalışacağım. Yazarın, hem kadınların empatik yaklaşımını hem de erkeklerin çözüm odaklı, stratejik düşünme biçimlerini nasıl dengeli bir şekilde aktardığını tartışacağım.
Kadın ve Erkek: İki Farklı Düşünce Yapısı
Füruzan’ın eserlerinde kadın ve erkek karakterler, çoğunlukla farklı düşünme biçimleriyle yüzleşir. Erkekler olaylara stratejik bir bakış açısıyla yaklaşırken, kadınlar olayları duygusal ve empatik bir perspektiften değerlendirir. Ancak Füruzan, bu iki bakış açısını birbirini tamamlayan ve çatışan biçimlerde kullanarak, okuyucusuna toplumsal yapılar içinde insanların nasıl şekillendiğini, nasıl ilişki kurduklarını ve toplumsal baskıların bu ilişkiler üzerindeki etkilerini gösterir.
Kadınların ilişkisel düşünme biçimi, genellikle duygu ve empati odaklıdır. Bir olay karşısında insanları anlamaya çalışırken, duygusal zekâlarını devreye sokarlar. Bu da onlara, başkalarının hislerine duyarlı olma yeteneği kazandırır. Erkekler ise olaylara çözüm odaklı yaklaşır. Bir sorunu çözmeye çalışırken mantık ve strateji ön planda olur. Füruzan, bu iki bakış açısını çatıştırarak, okuyucularını hem karakterlerin iç dünyalarına hem de toplumsal yapının bireyler üzerindeki etkilerine daha yakından bakmaya davet eder.
Bir Kadının ve Bir Erkeğin Farklı Bir Günü: Gaye ve Erkan’ın Hikâyesi
Hikâyemize Gaye ve Erkan üzerinden başlayalım. Gaye, İstanbul’un gecekondu mahallerinden birinde büyümüş, ancak şehre taşındıktan sonra hayatının bambaşka bir yönünü keşfetmiş bir kadındır. Hayata dair tüm inançları, mahalledeki kadınların ortak paydada buluştuğu değerler üzerinden şekillenmiştir: Aile, sadakat, dayanışma. Erkan ise bir iş adamıdır. Her şeyin mantıklı bir çözümü olduğuna inanır. En küçük kriz anlarında bile soğukkanlılığını korur ve çoğu zaman olaylara duygusal olarak dahil olmaz. Onun için her şeyin bir işleyişi, bir sırası ve düzeneği vardır.
Bir gün, Gaye ve Erkan bir iş toplantısında tanışır. Gaye’nin ailesiyle ilgili bir sorun yaşadığı sırada, Erkan’ın önerisi yalnızca mantıklı bir çözümden ibarettir. Fakat Gaye, durumu daha çok insanî açıdan ele almak ister. Bu durum, onların farklı bakış açılarını ortaya koyan ilk büyük çatışmadır. Gaye, olaylara duygusal bir açıdan yaklaşırken, Erkan mantıklı bir çözüm önerisinde bulunur: “Sadece çözüm üretilmeli. Bunu halletmek için şunu yapalım, bunu yapalım…”
Ancak Gaye’nin gözünden bakıldığında, çözüm sadece mantıksal değildir. İnsanları anlamak, onları dinlemek ve onları anlamak gereklidir. Erkan’ın çözüm odaklı yaklaşımı, onun insanları birer sayı gibi görmesine yol açarken, Gaye’nin empatik yaklaşımı, insanların duygusal ihtiyaçlarını göz ardı etmeyen bir yaklaşımı savunur.
Toplumsal Çatışma ve Zihinsel Evrim
Füruzan’ın eserindeki kadın ve erkek karakterlerin ilişkisel ve çözüm odaklı bakış açıları, toplumsal normlara karşı birer tepki olarak gelişir. Erkeklerin stratejik, çözüm odaklı ve bazen soğukkanlı bakış açıları, toplumsal sistemde onlara büyük avantajlar sağlar. Kadınlar ise, tarihsel olarak daha fazla duygusal yük taşıyan bireyler olarak, genellikle daha empatiktirler. Füruzan, bu iki farklı yaklaşımın arasındaki gerilimi, toplumdaki güç dinamiklerini sorgulayarak gösterir.
Ancak, Gaye ve Erkan’ın çatışması sadece bir bireysel sorundan ibaret değildir. Gaye’nin duygusal zekâsı, ailesinin güçlü bağlarıyla şekillenmişken, Erkan’ın mantıklı yaklaşımı iş dünyasının acımasız rekabetçi ortamında gelişmiştir. Burada, toplumsal yapının bireyler üzerindeki etkileri net bir şekilde ortaya çıkar. Gaye’nin aile bağlarına dayalı anlayışı ve Erkan’ın iş dünyasında kazandığı çözüm odaklı yaklaşımı, onların farklı toplumsal katmanlardan geldiklerini ve farklı baskılar altında şekillendiklerini gösterir.
Sonuç: Empati ve Çözüm Arasındaki Denge
Füruzan’ın eserini okumak, sadece bir yazarın toplumun derinliklerine inmeye çalıştığı bir hikâyeye tanıklık etmek değil, aynı zamanda günümüz toplumsal yapısını ve bireylerin içsel çatışmalarını anlamak için de bir fırsattır. Kadınların ve erkeklerin dünya görüşleri arasında dengeli bir anlayışın olmasının, toplumun ve bireylerin gelişimi için ne kadar önemli olduğu, Füruzan’ın eserlerinde altı çizilen bir gerçekliktir. Erkan ve Gaye’nin hikâyesi, farklılıkların sadece çatışmaya değil, aynı zamanda olgunlaşmaya, büyümeye de olanak tanıyacağını gösteriyor.
Peki, sizce empati ve çözüm odaklı düşünce arasında bir denge kurmak mümkün mü? Bu denge toplumsal normların dışında bir şey mi yoksa toplumsal beklentilere göre şekillenen bir mücadele mi?
Bir arkadaşım geçtiğimiz günlerde Füruzan’ın “Parasız Yatılı” adlı kitabını okumamı önerdi. Başlangıçta, adını sıkça duyduğum, ama içeriğine dair pek fazla bir bilgim olmayan bu eseri okuyup okumama konusunda kararsızdım. Ama bir şekilde o gün, bir köşe yazısına göz atarken, Füruzan’ın toplumun içinden kadın ve erkek karakterler aracılığıyla insan ruhunu nasıl derinlemesine işlediğini fark ettim. O an fark ettim ki, hepimizin zihninde bir kadın ve bir erkek nasıl düşünür, hangi bakış açılarından olaylara yaklaşır soruları var ve Füruzan’ın eserinde bu sorunun cevabı oldukça çarpıcı.
Bu yazıda, Füruzan’ın eserini farklı bakış açılarıyla incelemeye çalışacağım. Yazarın, hem kadınların empatik yaklaşımını hem de erkeklerin çözüm odaklı, stratejik düşünme biçimlerini nasıl dengeli bir şekilde aktardığını tartışacağım.
Kadın ve Erkek: İki Farklı Düşünce Yapısı
Füruzan’ın eserlerinde kadın ve erkek karakterler, çoğunlukla farklı düşünme biçimleriyle yüzleşir. Erkekler olaylara stratejik bir bakış açısıyla yaklaşırken, kadınlar olayları duygusal ve empatik bir perspektiften değerlendirir. Ancak Füruzan, bu iki bakış açısını birbirini tamamlayan ve çatışan biçimlerde kullanarak, okuyucusuna toplumsal yapılar içinde insanların nasıl şekillendiğini, nasıl ilişki kurduklarını ve toplumsal baskıların bu ilişkiler üzerindeki etkilerini gösterir.
Kadınların ilişkisel düşünme biçimi, genellikle duygu ve empati odaklıdır. Bir olay karşısında insanları anlamaya çalışırken, duygusal zekâlarını devreye sokarlar. Bu da onlara, başkalarının hislerine duyarlı olma yeteneği kazandırır. Erkekler ise olaylara çözüm odaklı yaklaşır. Bir sorunu çözmeye çalışırken mantık ve strateji ön planda olur. Füruzan, bu iki bakış açısını çatıştırarak, okuyucularını hem karakterlerin iç dünyalarına hem de toplumsal yapının bireyler üzerindeki etkilerine daha yakından bakmaya davet eder.
Bir Kadının ve Bir Erkeğin Farklı Bir Günü: Gaye ve Erkan’ın Hikâyesi
Hikâyemize Gaye ve Erkan üzerinden başlayalım. Gaye, İstanbul’un gecekondu mahallerinden birinde büyümüş, ancak şehre taşındıktan sonra hayatının bambaşka bir yönünü keşfetmiş bir kadındır. Hayata dair tüm inançları, mahalledeki kadınların ortak paydada buluştuğu değerler üzerinden şekillenmiştir: Aile, sadakat, dayanışma. Erkan ise bir iş adamıdır. Her şeyin mantıklı bir çözümü olduğuna inanır. En küçük kriz anlarında bile soğukkanlılığını korur ve çoğu zaman olaylara duygusal olarak dahil olmaz. Onun için her şeyin bir işleyişi, bir sırası ve düzeneği vardır.
Bir gün, Gaye ve Erkan bir iş toplantısında tanışır. Gaye’nin ailesiyle ilgili bir sorun yaşadığı sırada, Erkan’ın önerisi yalnızca mantıklı bir çözümden ibarettir. Fakat Gaye, durumu daha çok insanî açıdan ele almak ister. Bu durum, onların farklı bakış açılarını ortaya koyan ilk büyük çatışmadır. Gaye, olaylara duygusal bir açıdan yaklaşırken, Erkan mantıklı bir çözüm önerisinde bulunur: “Sadece çözüm üretilmeli. Bunu halletmek için şunu yapalım, bunu yapalım…”
Ancak Gaye’nin gözünden bakıldığında, çözüm sadece mantıksal değildir. İnsanları anlamak, onları dinlemek ve onları anlamak gereklidir. Erkan’ın çözüm odaklı yaklaşımı, onun insanları birer sayı gibi görmesine yol açarken, Gaye’nin empatik yaklaşımı, insanların duygusal ihtiyaçlarını göz ardı etmeyen bir yaklaşımı savunur.
Toplumsal Çatışma ve Zihinsel Evrim
Füruzan’ın eserindeki kadın ve erkek karakterlerin ilişkisel ve çözüm odaklı bakış açıları, toplumsal normlara karşı birer tepki olarak gelişir. Erkeklerin stratejik, çözüm odaklı ve bazen soğukkanlı bakış açıları, toplumsal sistemde onlara büyük avantajlar sağlar. Kadınlar ise, tarihsel olarak daha fazla duygusal yük taşıyan bireyler olarak, genellikle daha empatiktirler. Füruzan, bu iki farklı yaklaşımın arasındaki gerilimi, toplumdaki güç dinamiklerini sorgulayarak gösterir.
Ancak, Gaye ve Erkan’ın çatışması sadece bir bireysel sorundan ibaret değildir. Gaye’nin duygusal zekâsı, ailesinin güçlü bağlarıyla şekillenmişken, Erkan’ın mantıklı yaklaşımı iş dünyasının acımasız rekabetçi ortamında gelişmiştir. Burada, toplumsal yapının bireyler üzerindeki etkileri net bir şekilde ortaya çıkar. Gaye’nin aile bağlarına dayalı anlayışı ve Erkan’ın iş dünyasında kazandığı çözüm odaklı yaklaşımı, onların farklı toplumsal katmanlardan geldiklerini ve farklı baskılar altında şekillendiklerini gösterir.
Sonuç: Empati ve Çözüm Arasındaki Denge
Füruzan’ın eserini okumak, sadece bir yazarın toplumun derinliklerine inmeye çalıştığı bir hikâyeye tanıklık etmek değil, aynı zamanda günümüz toplumsal yapısını ve bireylerin içsel çatışmalarını anlamak için de bir fırsattır. Kadınların ve erkeklerin dünya görüşleri arasında dengeli bir anlayışın olmasının, toplumun ve bireylerin gelişimi için ne kadar önemli olduğu, Füruzan’ın eserlerinde altı çizilen bir gerçekliktir. Erkan ve Gaye’nin hikâyesi, farklılıkların sadece çatışmaya değil, aynı zamanda olgunlaşmaya, büyümeye de olanak tanıyacağını gösteriyor.
Peki, sizce empati ve çözüm odaklı düşünce arasında bir denge kurmak mümkün mü? Bu denge toplumsal normların dışında bir şey mi yoksa toplumsal beklentilere göre şekillenen bir mücadele mi?