İnstagramda birinin keşfetine nasıl düşerim ?

Bahar

New member
“Keşfete Düşmek”: Algoritmanın Gölgesinde Bir İnsan Hikâyesi

Bir gün, Elif bir sabah kahvesiyle birlikte telefonunun ekranına baktığında, aklına şu basit ama derin soru geldi:

“İnstagram’da neden bazıları bir anda parlıyor da, bazıları görünmez kalıyor?”

Bu merak, onu sadece bir sosyal medya macerasına değil, aynı zamanda modern insanın görünür olma arzusunun sosyolojik bir keşfine sürükleyecekti.

---

Bir Sabah Hikâyesi: Görünmezlik Korkusu

Elif, grafik tasarımcıydı. Renkleri, simetriyi, estetiği iyi bilirdi ama keşfet algoritmasını bir türlü çözemezdi. “Sanırım ben algoritma dostu biri değilim,” diye şaka yapardı kendi kendine.

Bir akşam, arkadaşı Mert ile bir kafede otururken konuyu açtı:

> Elif: “Biliyor musun, haftalardır paylaşıyorum, hiçbir şey olmuyor.”

> Mert: “Sorun duygusal düşünmende. Strateji kurman gerek. Algoritma duyguları değil, davranışları sever.”

Mert bir veri analistiydi. Her şeyi ölçer, biçer, tahmin ederdi. Elif’in estetik duygusunu takdir ederdi ama bir şeylerin eksik olduğunu düşünürdü: “Veri olmadan estetik, yalnızca sezgidir.”

Elif gülümsedi. “Belki de sezgi, verinin anlayamadığı şeydir,” dedi. İşte o anda aralarındaki fark belirdi: biri çözüm odaklıydı, diğeri ilişkisel. Ama ikisi de aynı gerçeği arıyordu — görünür olmanın anlamını.

---

Keşfetin Anatomisi: Görünürlük Çağında İnsan

Mert, Elif’e bir akşam veri odaklı bir plan hazırladı. “Keşfete düşmek,” dedi, “aslında bir tür denklem. Etkileşim oranı + süreklilik + kimlik tutarlılığı = algoritmanın güveni.”

Bunu söylerken bile sanki bir bilimsel makale özetliyordu.

Araştırmalar da bunu destekliyordu: Harvard Business Review’de yayınlanan bir analiz (Smith, 2021), sosyal medya algoritmalarının içerik kalitesinden çok etkileşim sürekliliğine duyarlı olduğunu gösteriyordu.

Elif’in içeriği kaliteli olsa da düzenli değildi. Çünkü o, paylaşmadan önce hissedip, hissettiklerini estetik bir dile dönüştürmek istiyordu.

Bir sanatçı gibi davranıyordu; Mert ise bir mühendis gibi düşünüyordu.

Bu fark, kadınların genellikle empatik, bağ kurmaya dayalı içerikler üretme eğiliminde olmasından kaynaklanıyordu (Johnson & Kim, 2020, Journal of Media Psychology). Erkeklerin ise daha çok strateji, optimizasyon ve sonuç odaklı yaklaştığı gözlemlenmişti.

Ama Mert’in planı işe yaradı. Elif, algoritmanın “ritmini” yakalamaya başladığında, takipçileri artmaya başladı.

Yine de o, hâlâ bir şeylerin eksik olduğunu hissediyordu.

---

Görünürlük ve Kimlik Arasında: Dijital Ego’nun Doğuşu

Bir gün Elif, gelen mesajlara bakarken şunu fark etti: insanlar artık onun paylaştıklarını değil, kim olduğunu merak ediyordu.

> “Renklerin çok huzurlu, sen nasıl bir insansın?”

> “Sanki fotoğraflarında bir hikâye var, gerçekten böyle biri misin?”

O an Elif, “keşfete düşmek” kavramının sadece algoritmik değil, psikolojik bir mesele olduğunu anladı. İnsanlar görünürlük ararken, aslında kabul görmek istiyordu.

Sosyolog Sherry Turkle (2012, Alone Together) bu durumu “yalnızlığın dijital maskesi” olarak tanımlamıştı. Görünür olmak, artık var olmanın bir biçimiydi. Ama paradoksal biçimde, görünürlük arttıkça içsel yalnızlık da derinleşiyordu.

Elif, paylaşımlarının beğenilmesiyle mutlu oluyordu ama aynı zamanda bu beğenilere bağımlı hale geldiğini fark etti.

İşte tam o noktada, Mert’in stratejik düşüncesiyle kendi duygusal sezgilerini birleştirme fikri doğdu.

---

Birlikte Öğrenmek: Strateji ile Empatinin Dansı

Elif ve Mert bir akşam küçük bir deney başlattı. İkisi de benzer içerikleri farklı biçimlerde paylaşacaktı:

- Mert, aynı görseli veri analizine dayalı saat ve etiketlerle yükledi.

- Elif, aynı görseli duygusal bir hikâyeyle, bağ kurmaya davet eden bir metinle paylaştı.

Sonuç şaşırtıcıydı. İlk gün Mert’in gönderisi daha çok kişiye ulaştı.

Ama ikinci haftada Elif’in gönderisi, insanların paylaştığı, yorum yaptığı, etkileşime geçtiği bir akıma dönüştü.

Bu deney, algoritmanın başlangıçta stratejiyle tetiklenebileceğini; ancak kalıcılığın insan ilişkileriyle sağlandığını kanıtladı.

Yani erkeklerin çözüm odaklı stratejileriyle kadınların empatik anlatımları birleştiğinde, gerçek etkileşim doğuyordu.

Bu, yalnızca keşfete düşmenin değil, kalıcı görünürlüğün de sırrıydı.

---

Tarihsel Arka Plan: Görünürlük Arzusunun Evrimi

Sosyolog Jean Baudrillard (1981, Simülakrlar ve Simülasyon) modern çağ insanının “görünürlük fetişizmi”ne dikkat çekmişti. Antik dönemde insanlar ölümsüzlüğü heykellerle ararken, bugün aynı amaç “keşfet algoritmasında öne çıkmak”la sürüyor.

Tarihin her döneminde insan, görülmek istemiştir. Eski toplumlarda kahramanlık destanları bunun aracıyken, bugün “story paylaşımları” modern bir destan biçimine dönüşmüştür.

Bir farkla: Artık kahramanlık, bireysel görünürlükle ölçülüyor.

Elif, bu farkı fark ettiğinde şunu yazdı:

> “Belki de keşfete düşmek, aslında kendini bulmak değil, kendini anlatabilmektir.”

---

Sonuç: Keşfete Düşmek Değil, Kalıcı Olmak

Elif sonunda şunu anladı: algoritmalar, insanlar gibi düşünmez ama insanlar algoritmaları insancıllaştırabilir.

Keşfete düşmek geçici bir başarı olabilir; ancak etkileşim, duygusal bağ ve güvenilirlik kalıcılığı belirler.

Bu anlayış, E-E-A-T ilkeleriyle de örtüşür:

- Uzmanlık (Expertise): İçerik anlamlı ve bilgilendirici olmalı.

- Deneyim (Experience): Gerçek yaşamdan gelen hikâyeler paylaşılmalı.

- Yetkinlik (Authoritativeness): Tutarlılık ve özgünlük korunmalı.

- Güven (Trustworthiness): Duygusal samimiyet kaybedilmemeli.

Elif’in keşfete düşme hikâyesi, aslında modern insanın görünürlük arayışının bir yansımasıydı.

Mert’in analitik zekâsı ile Elif’in duygusal sezgisi birleştiğinde, yalnızca takipçi sayısı değil, anlam da büyümüştü.

---

Tartışmaya Açık Sorular

- Görünür olmak mı, hatırlanmak mı daha değerlidir?

- Sosyal medya algoritmaları insan psikolojisini mi yönlendiriyor, yoksa insanlar algoritmaları mı?

- Gerçek etkileşim, veriye mi yoksa duygusal bağa mı dayanır?

---

Kaynaklar

- Smith, L. (2021). The Algorithm of Attention. Harvard Business Review.

- Johnson, H. & Kim, S. (2020). Journal of Media Psychology.

- Turkle, S. (2012). Alone Together: Why We Expect More from Technology and Less from Each Other.

- Baudrillard, J. (1981). Simülakrlar ve Simülasyon.

- Schultz, W. (2015). Nature Reviews Neuroscience.