Asma Budanmazsa Ne Olur ?

Bengu

New member
Asma Budanmazsa Ne Olur?

Bir zamanlar bahçemizin köşesinde, her yıl bolca üzüm veren bir asma vardı. Ama o asma, bazen öylesine kendi başına büyür, öylesine kontrolsüz bir şekilde yayılırdı ki… Gözümüzün önünde gelişen o güzelim asma, ne yazık ki kendi kaderini kendisi çizdi ve sonunda istediği gibi büyüyüp şekil almaya başladı.

Bugün sizlere, o asmadan bahsetmek istiyorum. Çünkü o asmanın hikayesi, bize çok şey anlatıyor. Ve eminim ki, çoğumuz o asmanın durumunu yaşamış, bir şekilde onu görmezden gelmiş veya başkalarının gözünden kaçmış olabiliriz.

Bu yazıyı yazarken, hem erkeklerin çözüm odaklı bakış açılarıyla hem de kadınların empatik ve ilişkisel bakış açılarıyla iki farklı karakterin hikâyeyi nasıl yaşadığını gözlerinizin önüne getirmeye çalışacağım. Belki de hepimizin içindeki o iki farklı bakış açısını keşfedeceğiz. Şimdi gelin, bu asmanın kaderine bakalım.

Görünmeyen Sorun: Asmanın Büyümesi

Bahçemizdeki asma, her yıl bolca üzüm veriyordu. Ancak bir gün, asmanın büyüdüğünü fark ettik. Başta çok önemsiz gibi görünse de, o asma her geçen yıl daha da uzuyor, daha da dağılmaya başlıyordu. Bir bakıma, her dalı farklı yönlere doğru uzanıyor ve bir noktadan sonra bahçenin etrafını sarmaya başlıyordu. İlk başlarda sadece birkaç dal uzanıyordu. Hızla büyümeye devam etti.

O sırada erkek karakterim, Murat, sürekli “Asmayı budamak gerek,” diyordu. O her zaman çözüm odaklıydı. “Bunu bu şekilde bırakırsak, asma ne kadar büyürse büyüsün, sonunda tüm bahçeyi sarar ve işimizi zorlaştırır,” diyordu. Fakat işin asıl yüzü, aslında onu izlemeyenlerin gözünden kaçıyordu. Çünkü Murat, her zaman her şeyin planlı bir şekilde ilerlemesini isteyen, çözüm bulmak için her fırsatta hareket eden bir insandı.

Empati: Elif’in Farklı Bakışı

Murat'ın çözüm odaklı yaklaşımı, tabii ki doğruydu. Ama bu durumu sadece teknik bir mesele olarak görmek, asmanın içinde yaşadığı duyguyu görmemekti. Elif, Murat’ın karısıydı. Elif, daha empatikti ve doğayı, her şeyin bir dengede olması gerektiğini düşünüyordu. Elif’in bakış açısı daha duygusal, daha insan odaklıydı. O, her şeyi budamak yerine, asmanın daha doğal bir şekilde büyümesine izin vermek istiyordu.

“Bırakalım, o da büyüsün, kendi yolunu bulsun,” diyordu. “Belki bu yıl fazla büyüdü, ama seneye daha kontrollü olur.” Elif, her zaman derdi ki, “Bazen şeylerin kendi ritminde büyümesine izin vermeliyiz, ta ki kendini aşmasın.”

Ama Murat, yine de sabırlı olamıyordu. “Seneye belki daha fazla büyür ve o zaman çok geç olur,” diye karşı çıkıyordu.

Elif, “Belki de asma, kendi sınırlarını bulacak, doğasında var bu. Her şeyin bir zamanı vardır,” diyordu.

Ve işte tam burada, iki farklı yaklaşım birbirine zıt bir şekilde çatışıyordu. Murat, asmayı budamak, büyümesini engellemek istiyordu. Elif ise onun kendi başına büyümesine izin vermek istiyordu. Bir tarafta çözüm ve kontrol, diğer tarafta sabır ve anlayış vardı.

Kontrolsüz Büyüme: Sonuçlar Ne Olur?

Bir hafta sonunda, Elif ve Murat bahçeye girdiler. Asma daha da büyümüş, bir kısmı duvarı sarıp diğer bahçelere taşmaya başlamıştı. Murat haklıydı; kontrolsüz büyüyen asma, sonunda komşunun bahçesini de etkilemeye başlamıştı. Birkaç gün sonra komşudan şikayet gelmişti.

Elif, başta çözüm odaklı bakmadığı için biraz suçluluk hissetti. Asmanın serbest büyümesinin doğasında bir güzellik olsa da, kontrolsüz büyüme de bazen başkalarına zarar verebiliyordu. “Belki biraz fazla serbest bırakmışım,” dedi, Murat’a. “Ama hala bana kalırsa, asmanın büyümesine izin vermek gerekirdi.”

Murat, bu kez daha sakin ve düşünceliydi. “Belki de haklısın,” dedi. “Ama bazen güzellik ve büyüme, sorumluluk gerektiriyor. Her şeyin bir sınırı var.”

Ve bir kez daha, Murat ve Elif’in farklı bakış açıları birbirini tamamladı. Elif’in empatik bakış açısı, Murat’ın çözüm odaklı yaklaşımını dengelemeliydi. O an, belki de doğanın ve insanın içindeki o dengeyi daha iyi anlamışlardı.

Sonuçta Ne Öğrendik?

Sonunda, asmanın büyümesi engellenmişti. Ama o asma, bahçenin her köşesinde, her dalında bir iz bırakmıştı. O izler, hem Elif’in sabırlı bakış açısını hem de Murat’ın çözüm odaklı yaklaşımını simgeliyordu. İkisi de haklıydı. Belki de asmayı budamak gerekiyordu, ama bazen büyümesine izin vermek, doğru zaman geldiğinde müdahale etmek daha doğru olabilirdi.

Ve belki de bu hikaye, hayatta karşılaştığımız pek çok durumda olduğu gibi, dengede kalmamız gerektiğini bize öğretiyor. Bazen şeylere sabırla yaklaşmak, bazen ise anında müdahale etmek gerekebilir. Her şeyin bir zamanı vardır.

Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Asma, hayatın simgesi olabilir mi? Çözüm odaklı yaklaşım mı, yoksa empatik bir bakış açısı mı daha faydalıdır? Görüşlerinizi benimle paylaşın.